Değerli KonAHED üyeleri, Malumunuz üzere 15 ağustos 2020 tarihinde yapılan 2.olağan seçimli genel kurulumuzda bir yönetim değişikliği oldu. Yeni seçilen yönetim kurulu yaptığı ilk toplantı da da yönetim kurulu başkanı olarak bana teveccüh gösterdi. Bu bağlamda kıymetli meslektaşlarıma ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıma göstermiş oldukları teveccüh nedeniyle sonsuz şükranlarımı sunarım. Yaklaşık 3 yılın üzerinde bir süre konAHED’in buralara gelmesinde ciddi emekleri olan, saygınlığımıza değer katan, gücümüzü ve kapasitemizi her daim artırmış olan geçmiş yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıma ve kurucu başkanımız Dr. Mehmet Sadrettin Özerdem’e verdikleri hizmetler ve emekleri için minnettarlığımı sunarım. Bildiğiniz gibi mart 2020 ile ülkemizde de etkisini gösteren covid-19 salgını öncelikle biz sağlık çalışanlarını çok ciddi etkilemiş ve meslek hayatımızın belkide en kaygılı, sıkıntılı ve yorgun zamanlarını yaşadık, yaşamaktayız. Özellikle birinci basamak sağlık çalışanları olarak aile sağlığı merkezlerinde ciddi bir emek ve mücadele veriyoruz. Aile hekimleri olarak pandemi sürecinde yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz sıkıntılar bizleri yıpratmakla birlikte, mesleki şevkimize, hizmet aşkımıza da zarar verdi. Sürecin en önde ki sağlık sunucuları olarak gösterdiğimiz çaba eminim her birimizin saygıyı sonuna kadar hakettiği bir mücadele oldu. Süreçte yaşadığımız birçok sıkıntıyı birlikte yaşadık, çözümler aradık, öfkelendik, haykırdık… Her zaman istediğimiz gibi olmasa da zaman zaman çözdük. Tabi olarak her şeyin elimizde olmadığı, tüm unsurların dahil olduğu pandemi sürecinin idaresinde ve koordinasyonunda da hep birlikte çaba gösterdik. Eminim ki bu emeklerimiz hakettiği değeri er geç bulacaktır. Konya Aile Hekimliği Etkinlik Derneği yönetim kurulu başkanı olarak sizlere şunu açıklıkla belirtmek isterim ki; elimden gelen her şeyi konAHED’in siz kıymetli üyeleri için yapacağım, samimiyetimi hiç kaybetmeden, daima sizlerin yanında olarak, sizlerle kol kola tüm mücadeleleri vereceğim konusunda şüphenizin olmamasını istiyorum. KonAHED’i hep birlikte daha güçlü, daha aktif, daha mücadeleci bir meslek örgütü haline getireceğiz. İnanıyorum ki bu konuda sizin destekleriniz hep arkamızda olacak. Bu vesileyle öncelikle çok kıymetli KonAHED üyelerine, birinci basamak sağlık çalışanlarına ve pandemi sürecinin tüm paydaşlarına saygılarımı sunar, herkese bu mücadele de sonsuz başarılar dilerim. Saygılarımla Konya Aile Hekimliği Etkinlik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yavuz Altınbaş
Gruplandırmada Dikkat Edilecek Hususlar
Aile Hekimliği Biriminin Gruplandırma işlemine başvurabilmesi için öncelikle Aile Sağlığı Merkezi ve Aile Hekimliği Birimi olarak; Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nde belirtilmiş asgari ve fiziki teknik donanımı sağlamış olması gerekmektedir. Burada yanlış yorumların önüne geçebilmek adına şu ayrıntıyı açıkça ifade etmek isteriz. Eğer gruplandırma kriterinde mevcut asgari donanımların vasfını değiştiren bir ibare var ise gruplandırma rehberi kriterleri; asgari donanımların vasfını değiştiren bir ibare yok ise Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğindeki ibareler geçerlidir. Buna bir örnek verecek olursak; Gruplandırması olmayan ya da Gruplandırması C veya D olan bir Aile Sağlığı Merkezi’nde JİNEKOLOJİK MUAYENE MASASI, Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin 23. Madde ç bendine göre Tıbbi Müdahale odasında bulundurulması gerekirken, yeni yayınlanan gruplandırma rehberine göre Gruplandırması A ve B olan Aile Sağlığı Merkezlerinde ise GEBE İZLEM VE ÜREME SAĞLIĞI ODASINDA bulundurulmalıdır. Yani Gruplandırması A ve B olan yerlerde Tıbbi Müdahale Odasında Jinekolojik Muayene Masası şartı aranmayacaktır. Bununla beraber uygulama yönetmeliğine eklenen her yeni gereklilik Gruplandırma şartlarını ve gruplandırmanın devamını etkileyeceğinden Gruplandırma başvurularında Gruplandırma Rehberi tek başına yeterli olmayıp; uygulama yönetmeliğindeki eklenen gerekliliklere de dikkat edilmelidir. Bu nedenle; Gruplandırma yazımıza Aile Hekimliği Uygulama yönetmeliğindeki son eklenen maddelerle başlıyoruz. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin 24. maddesinde yer alan “aile sağlığı merkezinin teknik donanımı” maddesine iki yeni madde ilave edilmiştir. 1.kk) (Ek:RG-16/5/2017-30068) Spirometre veya Peakflowmeter maddesi eklenmiştir. Bu madde her ASM için standart teknik donanımına bir tane spirometre veya Peakflowmetre bulunması şart koşulmuştur. 2.7) (Ek:RG-16/5/2017-30068) Üç ve üzeri aile hekimliği birimi bulunan aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerince aile sağlığı merkezi girişinin, bekleme alanlarının ve oda girişlerinin görüntülendiği güvenlik kamera sistemi kurulur, maddesi eklenmiştir. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği için Tıklayın Bu bilgileri paylaştıktan sonra Yeni Gruplandırma Rehberine göre Gruplandırma Başvuruları ve mevcut Gruplandırmanın devamını sağlamak için nelere dikkat etmeliyiz, artık bu hususları inceleyebiliriz. Gruplandırmaya göre aranan şartlara geçmeden önce yenilenen rehberdeki en önemli hususu dile getirmek isteriz. Bilindiği üzere gruplandırması olan birimler, her 6 ayda bir grup kriterlerini taşımaya devam etme hususunda değerlendirilir, eksiklik var ise tamamlanması için 10 gün süre tanınırdı. Bu süre aynen devam etmekle birlikte artık gruplandırma denetlemelerinde eksiklik tespit edildiği andan itibaren gruplandırma düşürülmekte, tespit edilen eksiklik uygulama yönetmeliğindeki asgari ve fiziki donanım eksikliği ise birim direk grupsuz olarak değerlendirilmeye hükmedilmekte, eğer grup şartları ile ilgili bir eksiklikse o anki tespit edilen şartları sağlayan gruba düşürülmekte ve o andan itibaren tespit edilen duruma göre Cari Gider Ödenmeye başlayacaktır. Birim Eksik olan şartları 10 günden daha kısa bir süre içinde giderebilirse tespitin başladığı günden eksikliğin giderildiği kadar olan süre zarfında kesinti yapılacaktır. Bu nedenle Gruplandırma Şartlarına Aile Hekimi olarak hakim olmak ve yenilenen mevzuatları takip etmek büyük önem arz etmektedir. Bu bilgiler ışığında artık yeni rehbere göre değişen ve güncellenen dikkat edilecek hususları inceleyebiliriz. ELEKTRONİK SIRA TAKİP SİSTEMİ: Önceden bu sistem sadece A ve B grubunda aranırken artık A, B, C, D tüm gruplarda aranmakta hali hazırda grubu C ve D olan birimlerin bu maddeye özellikle dikkat etmesi gerekmektedir. Burada mevzuat açısından istenen hastanın sırasını elektronik ortamda alabilmesi ve almış olduğu sıranın hekim bilgisayarına yansımış olması ve hekimin poliklinik girişinde bekleyen hastanın görebileceği asgari 10 x10 cm ebadındaki monitöre sıra numarası ya da Ad-Soyadın yansımış olmasıdır. Bunu sağlayabilen Kiosk, Sıramatik ya da hekimin diğer hekimlerden bağımsız kendi poliklinik girişine yerleştirdiği asgari 10 x 10 cm ebadında hastanın hem girişini yapıp hem sırasını görebileceği tablet ve benzeri formdaki sıra alma sistemleri mevzuat açısından kabul görmektedir. Bunun dışındaki elektronik şartları sağlamayan hiçbir sistem kabul edilmemektedir. Yeni T.C. Kimlik kartları artık sıra takip sistemleri tarafından okunabilmekte olup; önümüzdeki süreçte yenilenecek gruplandırma rehberlerinde bu kriterlerin eklenebileceğini de değerlendirerek Aile Sağlığı Merkezlerine yeni sıra takip sistemi kuracak meslektaşlarımıza bunu dikkate alarak sıra takip sistemi kurmalarını tavsiye ediyoruz. BEKLEME ALANI EĞİTİM YAYINLARI: A, B, C, D gruplarında Bekleme alanlarında, asgari 70 ekran LCD, plazma, LED TV benzeri cihazlarla mesai saati boyunca eğitim amaçlı sağlığı geliştirici yayınlar bulunmalıdır. BEKLEME ALANI GENİŞLİĞİ: A, B, C, D gruplarında tek hekimli birimlerde asgari 20 m2 bekleme alanı bulunmalı, birden fazla aile hekimliği birimi varsa her birim için ilave 5 m2 alan bulunmalıdır. Bekleme alanı tarif olarak hol ve tüm koridorları kapsamaktadır. AŞILAMA VE BEBEK ÇOCUK İZLEMLERİ ODASI: Gruplandırması olmayan ve gruplandırması olup birim sayısı 3’ e kadar olan ASM lerde bu oda şartı aranmamaktadır. A, B, veya C gruplandırılmalarından birine dahil olan ASM’nin, bu grupta yer alan birim sayısı 4-7 olanlarda 1 müstakil oda, 8-11 olanlarda 2 müstakil oda, 12-15 olanlarda 3 müstakil oda bulundurulmalıdır. Oda genişliği asgari 10 m2 olmalı, içerisinde muayene masası en az iki adet sandalye ve masa olmalıdır. GEBE İZLEM VE ÜREME SAĞLIĞI ODASI: Gruplandırması olmayan ve gruplandırması olup birim sayısı 3’ e kadar olan ASM lerde bu oda şartı aranmamaktadır. A veya B gruplandırılmalarından birine dahil olan ASM’nin, bu grupta yer alan birim sayısı 4-7 olanlarda 1 müstakil oda, 8-11 olanlarda 2 müstakil oda, 12-15 olanlarda 3 müstakil oda bulundurulmalıdır. Oda genişliği asgari 10 m2 olmalı, içerisinde jinekolojik muayene masası bulunmalı hastaların mahremiyeti perde, paravan vb. araçlarla sağlanmış olmalıdır. Oda içerisinde Lavabo olmalıdır. BEBEK EMZİRME ODASI: A Grubu Aile Sağlığı Merkezlerinde asgari 5 m2 alanı olan bir emzirme odası veya bölümü oluşturulmalıdır. Oda yerine emzirme bölümü oluşturulmuş ise paravan ya da perde ile oluşturulmuş olmamalı, mahremiyeti sağlayacak şekilde kapısı olmalıdır. Odanın asgari 15×30 cm tabelası olmalıdır. Oda içerisinde emniyet önlemleri alınmış korunaklı bir bebek bakım ünitesi, annenin kullanabileceği ıslak mendil, en az bir adet koltuk veya sandalye olmalıdır. TIBBİ MÜDAHALE ODASI: Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği gereği, gruplandırma olsun ya da olmasın asgari fiziki şartlar gereği tüm ASM’lerde 1 adet Tıbbi Müdahale odası bulunması zorunludur. Gruplandırması A olan ve bu grubun şartlarını sağlayan birim sayısı 8-11 olan ASM’lerde 2 tıbbi müdahale odası, birim sayısı 12-15 olan ASM’lerde 3 tıbbi müdahale odası bulundurulması gerekir. İlave müdahale odasında lavabo, muayene ve müdahale masası, hasta mahremiyetini sağlamaya yönelik perde, paravan vb. önlemler ile müdahale için gerekli tıbbi sarf malzemeleri kullanıma hazır şekilde bulundurulmalıdır. TEMİZLİK PERSONELİ ÇALIŞTIRILMASI: Gruplandırması A, B, C veya D olan her aile hekimi haftalık asgari 10 saat temizlik personeli çalıştırmalıdır. Temizlik,dezenfeksiyon, sterilizasyon talimatları bulunmalı, uygulanmalı, temizlik personeli bu konuda eğitilmeli ve bu eğitimler kayıt altına alınmalıdır. Temizlik personeli kalorifer yakacak ise halk eğitim merkezleri tarafından verilen Kalorifer Yakma Sertifikasına sahip olmalı ve bu sertifika kayıt altına alınmalıdır. Çalıştırılan personelin SGK’ya kaydedildiğine, aile hekimi ya da hekimlerince sigorta primlerinin yatırıldığına, vergi dairesine vergi ödemelerinin yapıldığına ve maaşının ödendiğine dair belgeler özlük dosyasında saklanmalıdır. Gruplandırma için ilk başvuruda denetleme ekibine ilk ay için sadece SGK İşe Giriş Bildirgesi sunmak yeterlidir. Hizmet satın alma yoluyla sağlanıyorsa ayrıca fatura da özlük dosyasına eklenmelidir. Çalıştırılan personelin güncel çalışma gün ve saatleri yazılı olarak müdürlüğe bildirilmelidir. Çalıştırılan personelin kullanacağı
ASM’de Dışarıdan Çalıştırılan Personeller İçin Dikkat Edilecek Hususlar
Aile Sağlığı Merkezlerinde gruplandırması olan her birim, bulunduğu grupta gruplandırma kriterinin ön gördüğü haftalık saat kadar dışardan personel çalıştırmak zorundadır. Bunun detaylarına gruplandırma yazımızda yer vereceğiz. ASM’ DE İŞE BAŞLAYAYACAK PERSONEL İÇİN HAZIRLANACAK BELGELER Yukarıda belirtilen evraklar ÇALIŞAN PERSONEL ÖZLÜK DOSYASINDA bulundurulacak olup; Mal Müdürlüğü, SGK ya da İl Sağlık Müdürlüğünden yapılacak denetlemelerde PERSONEL ÖZLÜK DOSYANIZIN eksiksiz olması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca yukarıda sıralanan maddeler bu süreçte izleyeceğiniz yol haritasının sıralanmış halidir. Örneğin sıralamaya dikkat edecek olursak önce Mal Müdürlüğüne işe başlayışımızı bildirip; daha sonra SGK işlemlerimizi yapacağız. İş yerinin vergi sicil kaydını başlatmadan, SGK dan sigortalı sicil kaydı başlatırsak, VERGİ KAÇIRMA suçlamasıyla karşılaşırız. Tüm evraklarımızı hazırladıktan sonra personel işe başladıktan sonraki süreci nasıl yürüteceğiz şimdi de ona bakalım. ASM’de personel çalıştıracak hekimin, bu hizmeti sunabilmek için çeşitli seçenekleri vardır: 1-Hekimin personel işlerini tamamen kendi yürüttüğü metot 2-Hekimin hizmeti taşeron bir firma aracılığı ile aldığı metot 3-Hekimin personel işlerini muhasebeci tutarak yürüttüğü metot 1-Hekimin personel işlerini tamamen kendi yürüttüğü metot: Bu metodu tercih ederseniz, yukarıda bahsettiğimiz evrakları hazırlayıp personelinizi işe başlattıktan sonraki süreçte her ay çalışanın sigorta pirim ödemelerini tahakkuk etmek, SGK’ya ödemek ve bildirmek, her 3 ayda bir çalışanların gelir vergisi ve stopajlarını tahakkuk etmek, vergi dairesine ödemesini yapmak ve Mal Müdürlüğüne muhtasar beyanname bildirmek sizin sorumluğunuzdadır. Bu hizmetleri yapabilmeniz için ilgili kurumlarda işlemleri yürütebilmeniz için kurumlar size kullanıcı giriş şifresi verir. Aile Hekiminin yoğun olarak hizmet sunduğu bir süreçte, ciddi hesaplamalar gerektiren ve en ufak bir dalgınlığın ciddi yükümlülükler getireceği bu metodu KonAHED olarak önermediğimizi hatırlatıp tercihi o işi yürütecek hekimimize bırakıyoruz. 2-Hekimin hizmeti taşeron bir firma aracılığı ile aldığı metot: Bu metodu tercih ederseniz, personelin işe başlaması için gerekli evrakları sizin hazırlamanıza gerek yoktur. Çalıştıracağınız kişi zaten anlaştığınız firmanın çalışanı olduğu için onlar size özlük dosyasını hazırlar ve verir. Personel işe başladıktan sonra da çalışma sürecinde de her ay ödeyeceğiniz fatura ve yazımızın devamında bahsedeceğimiz aylık SGK dökümlerini sizlere gönderir. Kısaca, çalıştırdığınız personelin maaş, sigorta, vergi ve stopaj ödemelerini ve bunun ilgili kurumalara bildirimini anlaştığınız taşeron firma yapar. Siz sadece firmanın size gönderdiği faturayı firmaya ödeme yaparsınız. Bu anlatılanlara bakıldığında hekimler için çok cazip görünen bu metodun avantaj ve dezavantajlarını sunarak kararı yine size bırakıyoruz. Bize göre görünen tek avantaj; yukarıda belirttiğimiz gibi hekime iş yükü oluşturmadan bütün takibi anlaşma yapılan taşeron firmanın yapıyor olması. Dezavantaj olarak gördüğümüz kaygıları paylaşacak olursak; Bahsettiğimiz tüm bu dezavantajlar çeşitli örneklerle artırılabilir. Buradan çıkarmamız gereken en önemli sonuç; şirketle anlaşma yapıldığında hekimin tamamen kontrol dışı kalıp, anlaştığı şirketin tamamen iş ile ilgili etik değerlere verdiği önemle sınırlanmış olmasıdır. Bahsettiğimiz çekincelerden oluşan ihtilaflara bağlı yargılama süreçlerinde her türlü yaptırımın HEKİME hükmedildiğinin altını tekrar çizmek isteriz. Kısacası bu metodla bir hekimin personel çalıştırmasını bir hekim gözüyle betimleyecek olur isek hekimin kaşesini bir başkasına teslim etmesi gibidir. Karşılaşabileceğimiz ağır hukuki yaptırımları göz önünde bulunduracak olursak; KonAHED olarak bu metodu da önermediğimizi hatırlatıp tercihi yine siz hekimlerimize bırakıyoruz. 3- Hekimin personel işlerini muhasebeci tutarak yürüttüğü metot: Bu metot ilk bahsettiğimiz metodun muhasebeci kontrolünde yürütülen versiyonudur, diyebiliriz. İlk metotta olduğu gibi iş veren hekimin kendisidir. Dolayısıyla yazımızın en başında bahsettiğimiz işe başlayış evraklarını muhasebecinin yönlendirmeleriyle hazırlar ve muhasebecisine teslim eder. İş veren; hekimin kendisi olduğundan işyerinin kurumlar ile yürütülecek tüm işlemlerdeki kullanıcı şifreleri, hekim üzerine açılır. Muhasebeci, bu kullanıcı üzerinden işlemlerini hekim adına yürütür ve her ay çalışanların hesap bordrosu, SGK dökümleri ile vergi ve stopaj ödemelerini hekim adına takip ederek hazırladığı evrakları takip eden ayda hekime gönderir. Bu çalışma şeklinde; hekim kullanıcı şifresine sahip olduğundan, istediğinde her ay ilgili kurumların sistemine girerek muhasebecinin ödemeleri düzenli yapıp yapmadığını, iş veren olarak düzenli takip edebilir. Muhasebeci tarafından her ay mevzuat şartlarına göre personel ücret bordrosu hazırlandığından, hekim de personel hesabına bordrodaki tutarı maaş olarak yatırır. Dolayısıyla personel maaşının zamanında yatırılması tamamen iş veren olarak hekimin kontrolünde sağlanmış olur. İlerleyen süreçte geçmişe dönük ihtilaflar yaşamamak adına maaş ödemesi asla elden yapılmamalı, personel adına açılmış banka hesabına yatırılarak, maaşın hangi ay ve yıla ait olduğu detaylı belirtilerek ödeme yapılmalıdır. Bu sistemde muhasebeciye ödenen aylık ücretler, şirket ile anlaşmaya göre çok düşük maliyetli olduğundan hekime mali yönden ek külfet getirmez. Tüm metotların biz hekimlere sağlayacağı yarar-zarar durumunu yeniden değerlendirdiğimizde KonAHED olarak; bir aile hekimi için en iyi seçeneğin muhasebeciyle anlaşmak olduğunu hatırlatıp tercihi size bırakıyoruz. Personelimizi hangi metotla çalıştıracağımıza karar verdiysek; artık çalıştırdığımız personel ile ilgili aylık takip edip dosyamızda bulundurmamız gereken evrakları değerlendirebiliriz. DIŞARIDAN ÇALIŞTIRILAN PERSONEL İÇİN ASM’DE DÜZENLİ TUTULACAK EVRAKLAR 1- AYLIK ÜCRET BORDROSU (Çalışan personel tarafından imzalanacaktır.) 2- AYLIK ÜCRET HESAP PUSULASI (Çalışan personel ve işveren tarafından imzalanacaktır.) 3- SGK TAHAKKUK FİŞİ 4- SGK SİGORTALI HİZMET LİSTESİ (Eksik Gün Bildirim Formu olarak da bilinir.) 5- PERSONEL PUANTAJ CETVELİ (Gruplandırma denetlemelerinde çalışan personelin haftalık çalışma saatini gösterdiğinden, aynı zamanda denetleme ekibinin özellikle baktığı formlardan biridir.) 6- PERSONEL İZİN-RAPOR DURUM FORMU (Personel izin ya da rapor alırsa doldurulması gereken formdur.) Yukarıda belirtilen evrakları her ay düzenli dosyalamanız her türlü kurumdan yapılabilecek denetlemeyi başarıyla geçmenizi sağlayacaktır. DIŞARIDAN ÇALIŞTIRILAN PERSONELİN İZİN KULLANIMI İşe yeni giren personelin ilk yılını dolduruncaya kadar izin hakkı yoktur. Ancak iş veren, kendi insiyatifi ile ilk yıl da izin kullandırabilir. Personel ilk yılını doldurduktan sonra 14 gün izin hakkı kazanır. Diğer iş yerlerinden farklı olarak dışarıdan çalıştırılan personel hususunda; aile sağlığı merkezlerinde hizmetin devam etmesi esastır. Çalışan personel, izin hakkından ötürü izin kullanmak istediğinde; hekim iş veren olarak gruplandırma kriterlerini devam ettirmek adına izin süresince yerine başka bir kişiyi çalıştırmakla yükümlüdür. Ancak personel çalıştırılması ile ilgili herhangi bir süre kesintisi olması (yeni personel, izin vb.) durumunda gruplandırma kriterlerinin devamı bakımından aile hekimine 1 yılda toplam 14 güne kadar süre tanınabilir. Bu sürenin uzaması halinde hizmetin devamlılığı için başka bir personel çalıştırılmalıdır. DIŞARIDAN ÇALIŞTIRILAN PERSONELİN İŞTEN AYRILIŞ VE TAZMİNAT HAKKI İş kanunu gereği işe yeni giren bir personel 1 yılını doldurmadan tazminat hakkı kazanamaz. Ancak işveren, kendi insiyatifi ile yılını doldurmadan işten çıkardığı personeline isterse tazminat ödeyebilir. Personel, 1 yılını doldurduktan sonra kendi isteğiyle işten ayrılırsa tazminat hakkı kazanamaz. Ancak işveren, kendi isteğiyle işten ayrılan personeline isterse tazminat ödeyebilir. Personel çalıştığı iş yerinde, iş kanunu ya da iş sözleşmesine aykırı bir
Nüfus ve Coğrafi Yapısı Nedeniyle Kayıtlı Nüfusun Zorunlu Olarak Düşük Olduğu Yerler
Bu konu birçok periferde tek başına çalışan Aile Hekimimizin ve Aile Sağlığı Elemanımızın en büyük sorunlarından bir tanesidir. Bu konu sebebiyle birçok arkadaşımız hem periferin diğer sıkıntıları ile uğraşmakta hem de az ücret almaktadır. Bu konuyu incelemeden önce bakanlığın bu konu ile ilgili yazısına göz atmakta fayda var. Bakanlığın Yazısı; “”” T.C.SAĞLIK BAKANLIĞITemel Sağlık Hizmetleri Genel MüdürlüğüAile Hekimliği Uygulama Şube Müdürlüğü28 Kasım 2011/ 135571 sayılı yazısı NÜFUS VE COĞRAFİ YAPISI NEDENİYLE KAYITLI NÜFUSUN ZORUNLU OLARAK DÜŞÜK OLDUĞU YERLER 30.12.2010 tarih ve 27801 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren AileHekimliği Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler İle Sözleşme Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 16 ncı maddesi birinci fıkrasının (a) bendine göre nüfus ve coğrafi yapısı nedeniyle kayıtlı nüfusun zorunlu olarak düşük olduğu Bakanlıkça belirlenen yerler için farklı katsayı ile ödeme yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede; a) İlçe merkezi, belde veya köyde tek aile hekimliği biriminin bulunması, b) İlçe merkezi, belde veya köyde bulunan aile hekimliği birimi başına düşen kayıtlı nüfusun3000’in altında olması (sürekli göç verme, nüfus artışının olmaması sebepleriyle nüfusun zorunlu olarak düşük olması), c) Aile hekimliği biriminin bulunduğu belde veya köy aile sağlığı merkezinin bağlıbulunduğu il/ilçe merkezine uzaklığının 15 km nin üzerinde olması ve/veya ulaşım zorluğunun olması; ancak kara ile bağlantısı olmayan adalarda kilometre sınırının aranmaması, d) Entegre sağlık hizmeti sunulmayan yerleşim yeri olması, e) Yukarıdaki şartların tamamını karşılayan yerler için gerekçeli il teklifinin bulunması veBakanlıkça onaylanması, kriterlerinin tamamının esas alınması suretiyle tespit edilecek aile hekimliği birimlerininücretlendirilmesinde yönetmelikte belirtilen katsayının uygulanması, yukarıda belirtilen şartların ortadan kalkması durumunda farklı katsayı uygulamasına son verilmesi hususunu; “”” denilmektedir. Yukarıdaki ilgili yazı incelendiğinde şartları özetlersek; 1- Tek birimli bir asm 2- Nüfusun 3000 altında ve devamlı göç veriyor olması veya nüfus artışı olmuyor olması 3- Bağlı bulunan İl/İlçe merkezine 15 km üstünde olması veya ulaşım zorluğunun bulunması 4- Entegre sağlık hizmetinin bulunmaması Kriterlerin yanlışlığı konusunda da birkaç açıklama yapmak uygun olacaktır. Örneğin bu birim 3400 nüfusa sahip olduğunda mağdur olmadığı varsayılıyor, lakin 2999 olunca bir anda mağdur olduğunuz için farklı katsayı uygulamasından faydalanıyorsunuz. Bu kriter için arada geçiş basamakları olan bir sistem hayata geçirilmelidir. İkinci örnek olarak da ASM’nin uzaklığı 15 km üzerinde değil ve ulaşım zorluğu yok. Bu AHB’de bulunan nüfusun Aile Hekimi ve Aile Sağlığı Elemanlarının kaliteli hizmet bile verseler bile İl veya ilçe merkezinden insanların yürüme mesafesindeki merkezdeki ASM yerine burayı tercih ederek kayıtlarını aldırabileceği varsayılmaktadır. Bu iki kriterin acilen değişmesi gerekir. Yukarıdaki şartları incelediğimizde başka bir kriter gözükmemektedir. Lakin iller arası uygulama farklılıkları mevcuttur. Örneğin 3000 in altında 6 ay bekleme, ulaşım zorluğu denmesine rağmen sadece 15 km nin baz alınması gibi. Bu tip uygulamalar yanlış anlaşılma veyahut ta keyfi uygulamalar olduğu aşikârdır. Bu birimlerimizin nüfusunu arttırma gibi olanakları olmadığı için alacağı ücret devamlı erimektedir. Özellikle periferde olan vatandaşın zaten hizmet almasının tek fırsatı olan bu birimlerin boş kalmasından dolayı hizmetin vatandaşa ulaşmasında aksamalar olmaktadır. Hatta bu birimler ek yerleştirmelerde devamlı boş kalmakta iller arası kuralarda bile ücret düşüklüğü sebebiyle tercih edilmemektedir. Tercih edilmiş olsa bile Aile Sağlığı Elemanı bulmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu sebeple bu şartları sağlayan birimler için acilen farklı katsayı uygulamasına geçilmesi hem bu birimlerde çalışan Aile Hekimi ve Aile Sağlığı Elemanlarının memnuniyeti hem de vatandaşın kesintisiz hizmet alması açısından önem arz etmektedir. Dr. Onur UYSAL KonAHED Denetleme Kurulu Üyesi
Nüfus Ve Coğrafi Yapısı Nedeniyle Kayıtlı Nüfusun Zorunlu Olarak Düşük Olduğu Yerler İçin Başvuruda Ve İşlerin Hızlanması İçin Gerekli Evraklar
1- İlk önce kriterlerin tamamını taşıdığınızdan emin olunuz. Eğer kiriterlerin tamamını taşıyorsanız ilk taşıdığınız günden itibaren başvurunuzu yapınız. a) İlçe merkezi, belde veya köyde tek aile hekimliği biriminin bulunması.b) İlçe merkezi, belde veya köyde bulunan aile hekimliği birimi başına düşen kayıtlı nüfusun 3000’in altında olması (sürekli göç verme, nüfus artışının olmaması sebepleriyle nüfusun zorunlu olarak düşük olması).c) Aile hekimliği biriminin bulunduğu belde veya köy aile sağlığı merkezinin bağlı bulunduğu il/ilçe merkezine uzaklığının 15 km nin üzerinde olması ve/veya ulaşım zorluğunun olması; ancak kara ile bağlantısı olmayan adalarda kilometre sınırının aranmaması.d) Entegre sağlık hizmeti sunulmayan yerleşim yeri olması. 2- Herhangi bir internet tabanlı harita uygulamasından bulunduğunuz birimin il/ilçe merkezine olan uzaklığının işaretlendiği bir ekran görüntüsünü alınız. Ayrıca Belediyeden veya Karayolları Genel Müdürlüğünden bulunduğunuz ASM’nin uzaklığını resmi yazı şeklinde alınız. Eğer ASM’niz 15 km üzerinde değil lakin ulaşım zorluğu olan bir bölgede ise buna uygun yazı alınız. 3- Alabiliyorsanız KDS den alamıyorsanız AHBS programınızdan bulunduğunuz birimin mümkün olduğunca geriye dönük nüfuslarını yazı şeklinde veya tablo haline getiriniz. Burada nüfusunuzun düştüğü daha açık bir şekilde gözükecektir. 4- Ayrıca biriminizin art niyetli olarak bu başvuruyu yapmadığınızı gösterecek olan ve müdürlük ve bakanlıkça da incelenecek olan misafir hasta muayene sayınız, kesin kayıtlı hastalarınızın muayene sayıları, siz başladığınızdan beri kaç hasta göç, ölüm vb. sebeplerle nüfusunuzdan ayrıldığı ve sizin bu dönem içinde kaç hasta kayıt ettiğinizi içeren bir istatistik çalışma yapmak daha uygun olur. Bu verileri ister yazı şeklinde, yapabiliyorsanız tablo halinde göstermeniz süreci hızlandırmak adına daha faydalı olacaktır. 5- En son olarak talep dilekçenizi gerekçeleriniz açıklayacak şekilde ve yukarıdaki hazırladığınız dosyaları, tabloları yazı ekine koyarak bağlı bulunduğunuz İl Sağlık Müdürlüğüne başvurunuzu yapınız. Dr. Onur UYSAL KonAHED Denetleme Kurulu Üyesi
Ek Ödeme Düzenlemesine Dair Çekincelerimiz
Değerli meslektaşlarımız, 24.09.2020 tarihinde yayınlanan ek ödeme yazısı ile ilgili teknik açıdan tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle, 99858683-045.01 sayılı, Aile Hekimliğinde İlave Ödeme konulu bu yazıda; “İlave ödemeye ilişkin hususlar 24/09/2020 tarihli ve 1904 sayılı Makam Onayı ile belirlenmiştir.” şeklinde belirtilmektedir. Halbuki bu hususların, hukuki açıdan Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğinde yer alan “05/09/2020 tarihli ve 31235 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğine eklenen Geçici 6 ncı madde ile aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarına COVID-19 pandemisi nedeniyle ilave ödeme yapılması” bölümünde yer alması gerekirdi. Bu konuyu hukuk komisyonumuzdaki meslektaşlarımızın hukuki açıdan detaylı bir şekilde değerlendireceğini düşünüyorum. Ödemenin mali yönünü teknik açıdan inceleyecek olursak; 1) Her aile hekimliği birimi için, COVID-19 kapsamındaki özellikli izlemlerle ilgili olarak, “aylık yapılan izlem sayısı”nın “aylık yapılması gereken toplam izlem sayısı”na bölünmesi ile “Özellikli İzlem Oranı”nın hesaplanması, Sağlık çalışanları, pandeminin başladığı 2020 mart ayından bu yana canla başla mücadele etmektedir. Pandemi döneminde sağlık çalışanı olmak başlı başına ciddi bir risk faktörüdür, fiziken ve ruhen yorulmuş, tükenmiş sağlık çalışanlarının çabasını, izlem oranlarıyla değerlendirmek, her gün potansiyel covid şüpheli hastalara birebir poliklinik hizmeti veren sağlık çalışanlarını derinden yaralamıştır. 2) Verilerin, e-Nabız sisteminden temin edilerek SİNA (Sağlıkta İstatistik ve Nedensel Analizler) üzerinden takip edilmesi, 2020 Ağustos ayında, izlem algoritmaları birçok kez değişmiş olup önceden yapılan günlük izlemler, aralıklı olarak belli günlerde yapılmaya başlanmıştır. Doğal olarak günlük takip edilen hasta sayısı, toplam kayıtlı izlem hasta sayısından düşük olmaya başlamıştır. Ancak SİNA sisteminde, aynı dönemde tüm hastalar günlük izleniyormuş gibi paydaya dahil edildiğinden izlem oranları tüm Türkiye genelinde Ağustos ayında ve Eylül ayının ilk haftalarında istatistiki olarak % 50’nin altında gözlemlenmiştir. Bu istatistiki hatanın bir an evvel düzeltilmesi gerekmektedir. 3) Özellikli İzlem Oranı % 75’in üzerinde olan aile hekimliği biriminde görev yapan aile hekimine net 3.000 TL ve aile sağlığı çalışanına net 850 TL olmak üzere tam ilave ödeme yapılması, 4) Özellikli İzlem Oranı % 50-75 arasında olan aile hekimliği biriminde görev yapan aile hekimine net 1.500 TL ve aile sağlığı çalışanına net 425 TL olmak üzere % 50 oranında ilave ödeme yapılması, 5) Özellikli İzlem Oranı % 50’nin altında olan aile hekimliği biriminde görev yapan aile hekimi ve aile sağlığı çalışanına ilave ödeme yapılmaması, Bu ifade, yapılan izlemlerin ek ödemeden feragat etme karşılığında, hiç izlem yapılmayabileceği algısı doğurmaktadır. Halbuki bizler bugüne kadar hiçbir ücret beklentisi olmadan Pandemi mücadelesine katkı sağlamak üzere bu görevi üstlenmiştik. 6) Hiç özellikli izlem hastası olmayan aile hekimliği biriminde görev yapan aile hekimine net 900 TL ve aile sağlığı çalışanına net 255 TL olmak üzere % 30 oranında ilave ödeme yapılması, Bu ifade; 5. maddeyle tezat düşmüş olup; hiç izlem yapmamak, % 50 nin altında izlem yapandan kıymetlidir. Pandeminin çok yoğun olduğu bir bölgede örneğin günlük 200 izlem yapması gereken bir hekim; günlük mesai yoğunluğunda zaman olarak yetiştiremediğinden belki 90 hastasını aramış bile olsa hiç ödeme alamazken, pandeminin hiç uğramadığı bulaş riskinin dolayısıyla çok daha düşük olduğu bir bölgede görev yapan sağlık çalışanın %30 ek ödeme alması tezat görünüyor. Belki bu bölgede çalışanlar asgari 3000 tl, pandeminin yoğun olduğu bölgelerde çalışanlara ise 3000 tl + pandemi yoğunluğuna bağlı ilave ödeme anlamlı olabilirdi. 7) İlave ödemelerin aylık olarak ve çalışılan güne oranlanarak hesaplanması, Bu tarz ödemelerde aylık çalışma gün sayısına ayrıca orantılamak yanlış hesaplara yol açacaktır. Örneğin aylık 600 izlemimiz var, bunun 20 gününde 400 izlemi eksiksiz yaptık. Sağlık çalışanı olarak covid + olduk ve 10 günümüzde de servis şartlarında ağır bir şekilde tedavi gördük, yerimize vekalet eden hekim de izlemleri girmedi. Dolayısıyla aylık izlemin SİNA verilerine göre % 66 sı yapılmış olacak, ilgili sağlık çalışanı 10 gün çalışmadığından mutemet aylık çalışan gün sayısını 20/30 çarpanı ile ayarlayacak. Dolayısıyla mutemetin yaptığı işlem sonrası bordroda %43 dolaylarında bir izlem çıkacak ve o ay 20 gün boyunca sağlık hizmetlerini eksiksiz veren sağlık çalışanı, covide yakalandığından belki ek ödeme alamayacak. Bu maddenin iyi irdelenmesi gerekiyor. 8) Yıllık izin, doğum izni, rapor gibi görev başında bulunulmayan sürelerde, vekâlet veya görevlendirme (boş birim görevlendirmeleri dâhil) ile hizmetin verildiği hallerde, asıl aile hekimi/aile sağlığı çalışanına ilave ödemenin net %50’si, yerine bakan aile hekimi/aile sağlığı çalışanına ise ilave ödemenin net % 50’si oranında ödeme yapılması, Yerine bakan bulunamazsa, ya da yerine bakan ek ödeme oluşturacak hizmet şartlarını sağlamaz ise burada geçen %50si asıl aile hekimi/aile sağlığı çalışanına ödenmeyebilir. Halbuki Raporlu durumdaki sağlık çalışanına o süre zarfında yapılan izlem oranlarına bakılmaksızın ek ödeme yapılması gerekir. 9) Ödemelerin Ağustos, Eylül ve Ekim aylarındaki çalışmaları kapsayacak şekilde, takip eden ayın 12’sine kadar yapılması, Sağlık çalışanlarının 2020 mart ayından bu yana pandemi mücadelesi verdiği, tahminen 2021 yılında da bu mücadeleye devam edileceği düşünüldüğünde, bu madde gösterdiğimiz gönülden mücadele ile bağdaşmamaktadır. 10) Ödemeler hesaplanır iken 5510 sayılı Kanunun 4/C kapsamındaki personel için gelir vergisi ve damga vergisi, 4/A kapsamındaki personel için ise gelir vergisi, sosyal güvenlik primi ve damga vergisi kesintisinin dikkate alınarak işlem tesis edilmesi, Bu madde, iki ayrı hususu barındırmaktadır. 10-1- Gelir vergisi: Tüm aile hekimi/aile sağlığı çalışanları aylık vergi matrahı baz alınarak bulundukları vergi dilimi oranlarına göre gelir vergisi ödemektedir. Mevcut ek ödemeden gelir ve damga vergisine tabi olması, sağlık çalışanlarının hızla bir üst vergi dilimine girmesi riski taşımaktadır. 3000 tl net ücret için; 1152,25 tl gelir vergisi (vergi dilimi %27 alınmıştır) 31,52 tl damga vergisi olmak üzere mevcut brüt ücrete toplamda 4152,77 tl lik brüt aylık ekstra bir vergi matrahı yükü oluşacaktır. 10-2- Sosyal Güvenlik Primi: 4C kapsamında kamu çalışanı olan aile hekimi/aile sağlığı çalışanlarının prim kesintileri, memuriyet kademe/derecesine göre hesaplanırken; 4A kapsamında kamu dışı aile hekimi/aile sağlığı çalışanlarının prim kesenekleri için hesaplanan SGK matrahını, Hesaba Esas Brüt Ücret oluşturmaktadır. Yukardaki örnek hesaplamada geçen 4152,77 tl lik brüt ücret, kamu dışı çalışanların SGK matrahına direk eklenecektir. Kamu Dışı Çalışanlardan, net %15 SGK prim kesintisi yapıldığını düşünecek olursak, reel olarak kamu dışı sağlık çalışanı, bordrosunda kamu çalışanıyla aynı ek ödemeyi alıyor görse bile maaşındaki fazladan prim kesintisinden dolayı, kamu çalışanına göre kamu dışı çalışanlar %15 daha Düşük Ek Ödeme alacaktır. Yukardaki örnekten yola çıkarsak kamu dışı aile hekiminin SGK matrahına yansıyacak ilave 4152,77 tl lik brüt ücretten yaşanacak
Sağlıkta Şiddet Yasası İnsanlığın Utanç Yasasıdır!
Yıllarca 112 ve acilde çalışmış bir hekim olarak Konya Seydişehir Gevrekli Mahallesinde yaşanan bu olayı duyduğum anda hem memleketim hem insanlık adına bir kez daha derin bir üzüntü duydum.(Ambulans 25 km ilk bir arrest vakasına 9-10 dakikalık bir ortalamada varır. Hasta yakınları nerede kaldınız diye sağlık ekibine taşlı sopalı saldırır, ekip can güvenliği endişesiyle olay yerinden kaçar, ardından 5 araç ambulansı takip edip önünü kesmeye ve saldırmaya kalkar bu arada müdahale edilemeyen hasta ölür …) Tarihten bu yana en ilkel kabilelerden en gelişmiş ülkelere kadar el üstünde tutulan şifacı-doktor-hekimler, ne oldu da dünyada eşi benzeri görülmeyen bir şekilde şiddete maruz kalmakta. Hangi sağlık çalışanı arkadaşımıza sorsak çalışırken karşılaşma ihtimali yüksek olan bir şiddet olayı yaşamaktan endişe içinde görevini yapıyor. Psikolojide “ Çalışma Hayatında Şiddet Görme Fobisi” isimli yeni bir rahatsızlığın araştırma ve tez konusu olup tüm dünya bilimine Türkiye’den tanımlanıp hediye edilmesi an meselesi. Ambulansa yol vermeyen, uyarı için çalan siren sesini hiçe sayan sizlersiniz, sonra geç kaldı diye şiddet uygulayan sizler.. Tansiyonumu bir ölçün diye ambulansı çağıran, meşgul eden sizlersiniz ve sağlık ekibi sizin tansiyonunuzu ölçerken başka bir yerde araç içinde kurtarılmayı bekleyen kazazedenin hakkına geçen sizler… Grip olmuş acile gelmiş nerde bu doktor diye bas bas bağırıp camı çerçeveyi indirirken hiç mi aklınıza gelmez yanınızda ağlayan kişinin kalbi durmuş yakınına müdahale ettiğimiz.. Ölürse doktordan kurtulursa Allah’tan mantığınızla siz insanlığınızı nasıl oldu da yitirdiniz.. Vatan millet diye bas bas bağıran sizler ambulansın acil servisin camlarını kırıp çalışanları darp ederek mi vatansever oluyorsunuz? Hangi insan evladı acısı olan bir insanın acısını dindirmek istemez, yarasını sarmak istemez, yahu müslüman bir ülkenin müslüman insanları olarak hangi insan evladı hem de bunun ilmini görmüş meslek edinmiş sağlık çalışanları kurtarmak yerine öldürmek ister.. Aklım beynim durmuş, kalbim ise fena halinden sızlamakta. Mesai sonu evimize sağ salim gidebilelim diye, Sağlıkta Şiddet Yasası çıksın diye sendikalarla derneklerle tabip odaları ile bireysel kendi çabalarımızla bin bir takla atıyoruz. Benim açımdan ne mi? Sağlıkta Şiddet Yasası dediğimiz şey dünya insanlık tarihine geçecek bir utanç yasası olacaktır. Müslüman bir ülkede hastalara şifa dağıtan sağlık personelleri görevini yaparken hastalar ve yakınları tarafından şiddete maruz kalmasın diye umuyoruz ve istiyoruz ki devlet yasa çıkaracak. Ve tüm ülke genelinde neredeyse her gün bir sağlıkta şiddet vakası yaşanmaya devam edecek. Nerede? Müslüman bir ülkede. Sorgulayın derim! Kendinizi, imanınızı, insanlığınızı, ya yalan yanlış şeylere inanıyorsunuz ya da kalbiniz kurumuş… Tüm bu yaşanan şiddet olaylarında vefat eden arkadaşlarımıza başsağlığı yakınlarına sabırlar, yaralanan ve şiddet gören arkadaşlarımıza şifalar diliyorum, Allah hepimizi böyle olaylardan korusun. Dr. Serkan Akıncı KonAHED Yönetim Kurulu Üyesi
Konfor Alanından Çıkmak
Konfor alanı insanın yerleşmiş alışkanlıklarından oluşan, çok riski sevmeyen, alışılmış tek düze hayatının dışına çıkmadığı, günlük rutinlerini yapageldiği bir yaşam tarzı şeklidir. Zamanın birinde bir adam bir köye gider, amacı sade ve sakinlik arayan münzevi bir hayattır. Fakat köyde bir köpek devamlı ulumaktadır. Nedenini yakınlarına sorar, köylünün teki cevap verir. (‘’Uluduğu yerde bir çivi var devamlı kendisini rahatsız ediyor ondan uluyor der’’). Bizimki cevap verir ( ‘’eee o zaman yattığı yeri değiştirsin.’’). Köylü cevap verir (‘’ Eğer çivi dayanamayacağı şekilde kendisini rahatsız etseydi, çeker giderdi. Oysa ki yattığı yeri ve bu köyü o kadar çok seviyor ki burayı terk etmek istemiyor.’’) İşte insanların belirli bir düzeyde tuttuğu yaşam olanı bu gibidir. Çivi ise bizim konfor alanımızdan çıkılmasını isteyen bir etken, iş bunun farkında olmak. Günlük değişmeyen rutin hayatımız da bir konfor alanıdır. Tek düze bir hayat. Sabah işe git, akşam eve gel, yemek ye yorgunluğunu atmak için uzan, televizyon seyret ve uyu sabah tekrar işe git. Hafta sonları da yapabilirsen ailenle bir yerlere git. Bu anlatmaya çalıştığımız konfor alanı içerisinde bir gelişme olmaz . Gelişme ne zaman olur? Bu konfor alanımızdan çıktığımız zaman… Eğer ben bu tek düze hayattan çıkıp, akşamları günde otuz sayfa kitap okumaya başladıysam; Akşam eve dönmeden önce iş çıkışı yarım saat tempolu yürümeye başladıysam; Hafta sonları ailemle rutin vakit geçirmenin dışında herhangi bir sosyal aktivitenin içinde, örneğin bir sivil toplum kuruluşun bünyesinde aktif bir görev almaya başladıysam; Ben konfor alanımdan çıkıp aktif olarak kişisel gelişimimi başlatmaktayım demektir. Size bir örnek daha veriyim. Vaktinde birisi kedisini veterinere götürüyor. Kedi gayet sağlıklı, ama uyuşuk mıymıntı ve isteksiz bir hayatı var. Sahibi kedisine olağan üstü bakıyor. Yemesinden, içmesinden, onu yıkaması ve temizliğine kadar. Ama kedi uyuşuk ve miskin. Veteriner muayene ediyor bir şey bulamıyor. Sahibi peki kedim neden böyle diye? Veterinere sorduğunda, veteriner hafif tebessümle (‘’git bu kediyi pirelerin olduğu bir ortama at’’) diyor. Bu hikayeden de kedi konfor alanından çıkarsa sahibinin istediği gibi olacak argümanı çıkabilir. Ki gerçekten de öyledir. Konfor alanından nasıl çıkarız? 1. Önce bir şeylerin farkına varmak, içe dönük bir öz eleştiri yapmak. Hayatta gelişmenin kendimiz ve başkaları için ne ifade ettiğini sorgulamak! Zira böyle düşünmek bile sizin konfor alanınızdan çıkmak için iyi bir başlangıç olabilir. 2. Niyet etmek. Karar vermek uygulamak tabi ki. 3. Plan yapmak, küçük hedefler koymak ve sonrasında amaçların doğrusunda hareket etmek. Mesela günlük otuz sayfa kitap okumak; Günde 30 dakika hafif egzersiz yapmak. Bunların planını yapıp görünür bir yere asmak ve her gün okumak. 4. Önceleri bir kırılma noktası olacak, bu kırılma noktasından beynimiz alışılmış hayatımızın dışına çıkmak tabi ki istemeyecektir. Bu konuda o kırılma noktasını fark edip biraz ısrarcı olursak mesela bir hedefe ulaşmayı ve neticesinde onu alışkanlık haline getirmek yaklaşık sadece yirmi gün civarını alır, bu eşik değeri geçmiş olursunuz. 5. Konfor alanımızdan çıktığımız an gelişmenin ve vücudumuza yaptığı sağlıklı değişimin farkına varmak ve bunun hazzını yaşamak ve yeni amaçlar için bunu motivasyon kaynağı olarak kullanmak. Hadi gelin konfor alanımızdan çıkıp, bir şeyler yapmaya çalışalım! Ne dersiniz? Sağlıcakla kalın. Tufan Soydabaş
Hangi OKS
Birinci basamakta görev yapan aile hekimleri olarak bizlere başvuran hastalara, piyasada oldukça çeşitli formülasyonları bulunan OKS’leri önerirken sadece pulmoner emboli riskini değil, CVO ve kardiyovasküler riskleri de en aza indirmek için hangisini önermeliyiz? Yapılan birçok çalışma göstermiştir ki, OKS kullanan kadınlarda kullanmayanlara kıyasla, venöz tromboembolizm (VTE) riski 2 ila 4 kat artmıştır. VTE riski özellikle OKS’lerin kullanımın ilk 3 ay ile 1 yılı arasında en yüksektir. Ayrıca bu kadınların miyokard infarktüs ve CVO geçirme risklerinde de artış görülmektedir. 2012 yılına gelindiğinde Avrupa ilaç kurumu drospirenone içeren kombine OKS’lerin östrojen içeriği aynı olmasına rağmen VTE açısından daha yüksek riskle ilişkili olduğu konusunda önemli bir uyarı yapmış ardından FDA’de aynı yıl benzer bir uyarı tekrarlamıştır. Son dönemde yapılan çalışmalarda gösterilmiştir ki, levonorgestrel ile kombine 20 mcg östrojenin kullanıldığı kombine OKS’ler, pulmoner emboli, miyokard infarktüsü ve CVO için en düşük riske sahiptir. Bu konuda yapılmış en geniş ve en yeni çalışmalardan birisi Fransa’da 2010-2012 yılları arasında, 15-49 yaş arasındaki 5 milyon kadını kapsayan kohort türü çalışmadır. Fakat bu çalışmada ve bu yönde yapılan diğer çalışmalarda görülen potansiyel bir zorluk; 20 mcg östrojen içeren kombine oral kontraseptiflerin kullanılması ile menstrual siklusların çoğunda lekelenme kanamalarının olmasıdır. Ancak düşük doz östrojen kullanımın güvenirlik profilinin yüksek olması bu problemin önüne geçecektir. Dr. Hamdi Akkuş
Halk Sağlığı Hizmetlerinde Çalışan Sorunları
Sağlık hiçbir zaman ötelenemeyen bir ihtiyaç ve bizler de bu hizmeti veren kişileriz. Halk Sağlığı Çalışanları olarak yaptığımız işin insani tarafı çok daha fazla önem arz etmektedir. Sağlıklı bir toplum için, aile hekimliği uygulamasının sağlıklı kurgulanması eksikliklerin ve gerekli düzenlenmelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Aile hekimliği uygulaması, koruyucu önlemler, denetim sistemi ve ödeme sistemlerin yerinde incelenmesi ve elde edilen sonuçların yeniden değerlendirmelerin yapılması ile hızla gelişerek, dünya örneklerinde olduğu gibi ihtiyaçlara göre şekillenebilecektir. 1- Emeklik özlük hakları ve yıpranma payı; Emeklik özlük hakları ve yıpranma payı gibi yaşamsal ve geleceğin güvencesinin temelini oluşturan hassas konuların aydınlığa kavuşturulması.Hangi sürelerde, hangi kurumlardan ve ne zaman emekli olunabileceğinin açıklama ve kesinliklerinin belirlenerek , Emekli Sandığı/SSK İkileminin çözülmesi, taban ücretin üstünde verilen kişi üstü ücret miktarlarının da, emeklilik maaşlarına yansıtılması için gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir. Özlük haklarının net belirlenmesi gerekmektedir. Özlük hakları açısından Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM) çalışanları ve Aile hekimliği çalışanları önemli dezavantaja sahiptir. Bu durumda topluma yönelik koruyucu sağlık hizmetleri değersiz hale getirilmektedir. Aile hekimliği sisteminde hem hekim hem de diğer sağlık çalışanları is güvencesi olmayan biçimde istihdam edilmektedir. Bu kabul edilemez bir durumdur. 2- Hastaya takip ve bildirimlerde yasal sorumluluk Sağlıkla ilgili tüm halka zorunlu eğitim verilmeli, özellikle Medyanın en çok takip edildiği saatlerde, Aile hekimliği hizmetlerinin etkin ve sürdürülebilir olması için bireylerin ve toplumun doğru sağlık bilgisine sahip olması önem arz etmektedir. Bu noktada gerek aile hekimliği gerekse diğer basamaklarda hizmet talebinde bulunan bireylerin, haklarını olduğu kadar sorumluluklarını da bilmesi gerekmektedir. Hasta-hekim ilişkisini bozacak ve onları karşı karşıya getirebilecek kamuoyu algısıyla mücadele edilmelidir. Bu çerçevede, halkın aile hekimliklerinden hizmet alım sürecinde bilinçlendirilmesi için Bakanlık tarafından eğitici ve tanıtıcı materyaller hazırlanmalı, kitle iletişim araçları kullanılmalı, bu kapsamda uygun kampanyalar düzenlenmelidir. Aile hekimlerinin nüfusularına kayıtlı olan bebek, gebe ve lohusaların izlem ve aşılamalarında aksamalara; bizim dışımızda gelişen bu tür durumlardan dolayı performans cezası alarak maaşlardan kesinti yapılmasına veya bu kesintileri önlemeye çalışırken bunca iş yükünün yanında sayfalarca evrak doldurmaya çalışılmasına yol açıyor. Bu tür evrak işlerinin, zaten yoğun olan aile sağlığı merkezlerinde bunca zaman ve evrak israfına yol açmadan, daha uygun ve kesin yöntemlerle toplum sağlığı merkezi ve halk sağlığı müdürlüğünce çözülmesini bekliyoruz. Aile hekimliği yönetmeliklerinin bu tür durumlarda sadece sağlık çalışanına değil, vatandaşa da sorumluluk yüklemesini istiyoruz. Gebe-bebek izlemlerinde, zorlayıcı ısrarlı takiplerin esnetilerek, sağlık görevlilerine uygulanan maddi ve cezai müeyyidelerin, bildirimlerde bulunmayan vatandaşları da kapsayacak şekilde yaptırımlarının sağlanması gerekmektedir. 3- İzin problemi; Devlet hiç bir kesinti yapmadan farklı iş guruplarında olduğu gibi;10 yıla kadar 20 gün,10yıl üzeri 30 gün kesinti yapmadan ya da yerine birini koyma zorunluluğu istemeden yıllık izin vermelidir. Bu süre aşıldığında ya da suistimal olduğunda istediği yöntemi ya da kesintiyi uygulayabilir. İzne çıkıldığında var olan boşluğu doldurmak devletin görevidir. Bu uygulama şimdiki hali ile özlük hakkı gaspı olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca tek hekimli birimlerde çalışan Aile Hekimi ve ASE’ları izin kullanamamakta, kullanır iseler ciddi bir kesintiye uğramaktadırlar. Aynı şekilde başka bir mağduriyette süt izni ve babalık izninde yaşanmaktadır. 25/02/2011 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yasayla süt izni de artırılmıştır.Buna göre için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk 6 ayda günde 3 saat, ikinci altı ayda günde 1.5 saat süt izni getirilmiş, bu izni kullanma şekli memura bırakılmıştır. Fakat kadın aile hekimi ve aile sağlığı elemanına ise bu durum; ‘Bir yaşından küçük çocuklarını emzirmesi için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir’ şeklindedir. Babalık izninde ise 6111 sayılı yasayla babaya da doğum izni getirilmiştir. Yasayla doğum sırasında annenin ölümü halinde babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilmesi imkanı getirilmiştir. Ayrıca memura, eşinin doğum yapması halinde, isteği üzerine on gün babalık izni getirilmiştir Ancak aile hekimleri ve ASE’larına bu izin kullandırılmamaktadır. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’na izin haklarımız ile ilgili yeni düzenleyici maddelerin eklenmesini ve bunun ardından da Sağlık Bakanlığımız ve üyesi bulunduğu Bakanlar Kurulu tarafından yayınlanacak olan yeni Ücret Sözleşme Yönetmeliğinde yıllık, hastalık, mazeret, kongre, süt izni ve babalık izinleri için aradaki farklar düzeltilmelidir.Ayrıntılı düzenleme yapılacağını umut etmekteyiz. 4- Rapor kaosu; Rapor kaosunun ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tartışmalara neden olan raporların sınırlarının net olarak çizilmesi gerekmektedir. Her kurumun kendi kafasına göre rapor icat etmesinin önüne geçilmesi, kurumların yazılı olarak bilgilendirilmesi sınırları çizilen raporlar içinde halk sağlığı kurumunca rapor başvurularında resmi başvuru formlarının oluşturulması gerekmektedir. Aile Hekimleri’nden santranç oynayabilir raporundan tut da beden eğitimi dersine girebilire kadar bi o kadar anlamsız ve acayip gelen rapor istekleri olmaktadır. Aile hekimleri olarak hukuk çerçevesinde başımızı en çok ağrıtan konunun sürücü belgesi raporları ve silah ruhsat için sağlık raporlarının verilmesi olduğu kaçınılmazdır. Hangi durumlarda rapor verilip hangi durumlarda hastaneye sevk edileceği netleştirilmelidir. Belirginlik olmadığı ve mevzuatta belirtilen hastalıkların asm koşullarında ekarte edilemeyeceği için çoğunluk tarafından hasrtaların sevk edilmesi bu yüzden bazı hekimlerin tüm başvuruları hastaneye yollaması şikayetlere yol açmaktadır ve bu ASM çalışanlarına şiddet , tartışma ve motivasyon kaybı olarak geri dönmektedir.. 5- Sağlıkta şiddet; Sağlıkta şiddet için gerekli düzenlenmelerin bir an önce yapılmasını beklemekteyiz. Şiddet nereden gelirse gelsin ve kime uygulanırsa uygulansın kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. Ancak bilinmelidir ki Sağlıkta Şiddetin gerçek çözümü Yüce Mecliste’dir. Etkin bir şiddet yasası, Tutuklu yargılama-caydırıcı ceza sistemi getirilmedikçe devam edeceği ortadadır. 6- Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi ve usulsüz denetimlere ve keyfi ceza puanı uygulamalarına son verilmesi; Sağlık Bakanlığı’nın hekim başına 2500 kayıtlı kişi olması yönünde bir hedefi vardı ancak Türkiye’de hekim başına kayıtlı kişi sayısı 3800’ler seviyesindedir. Bu yoğun kayıtlı kişi sayısı, hekimleri sadece poliklinik yapmaya itmekte ve hekimin, koruyucu sağlık hizmetlerine zaman ayırabilmesini zora sokmaktadır. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde öncelikli olan, koruyucu sağlık hizmetidir. Bağışıklama hizmetlerinde Avrupa şampiyonu olan, oradaki meslektaşlarından 2-3 kat daha fazla kayıtlı kişiye hizmet sunan aile hekimlerinin motivasyonu, bakanlık tarafından yapılan usulsüz denetimler ve keyfi ceza puanı uygulamalarıyla yok edilmektedir. Halk memnuniyeti açısında en üst sırada olan aile hekimlerinin neredeyse tamamına cezai müeyyide uygulanmıştır. 7- SABİM Hattı; Sabim Hattı’ndan gelen mesnetsiz ve asılsız şikayetlerin önüne geçilmelidir. Bu tarz şikayetlerle ilgili boşu boşuna Halk Sağlığı Çalışanlarının demoralize olması ve çalışanların motivasyon kaybı engellenmelidir. Sabim hattını arayan kişiye otomatik mesaj