Tiroit hormonları ile eser elementler arasında önemli bir ilişki vardır (Ravaglia ve ark 2000). Hem eser elementler tiroit hormon metabolizmasına karışır, hem de tiroit fonksiyonundaki bozukluklar eser elementlerin kan ve dokulardaki düzeylerini değiştirebilir (Arthur ve Beckett 1999, Ravaglia ve ark 2000). Tiroit hormon metabolizmasına karışan bu eser elementlerin en önemlilerinden birisi de çinkodur (Farooqi ve ark 2000). Çinko tip 1 5‟-deiyodinaz‟ın fonksiyonunda vazgeçilmez elementtir ve bu enzim T4‟ün aktif formu olan T3‟e dönüşümü için gereklidir (Danforth ve Burger 1989). Çinko sadece tiroit hormonlarının aktivitesinde değil, aynı zamanda ön hipofizden TSH ve hipotalamustan TRH sentezi için de gereklidir (Brandao-Neto ve ark 2006, Pekary ve ark 1991). Tiroit hormon aktivitesindeki değişikliklerin, selenyum düzeylerinde de önemli değişikliklere yol açtığı (Liu ve ark 2001), selenyum eksikliğinin tiroit hormonlarının düzenleyici fonksiyonları için bir risk oluşturduğuna dikkat çekilmektedir (Kvícala ve Zamrazil 2003). Tiroit kanserli hastaların tiroit dokusundaki selenyum ve çinko konsantrasyonlarının önemli ölçüde düşük bulunduğu, bahsedilen bu elementlerin karsinojenik süreçte rol oynayabilecekleri rapor edilmiştir (Kucharzewski ve ark 2003). Kralik ve ark. (1996)‟ı gerçekleştirdikleri çalışmalarında selenyum ve çinkonun tiroit hormon metabolizması için önemli olduğunu, bu elementlerin eksikliğinde tiroit aktivitesinin de olumsuz etkileneceğini rapor etmişlerdir. Tiroit kanserli hastaların cerrahi operasyon sonrasında magnezyum düzeylerinin önemli ölçüde azaldığı (Al-Sayer ve ark 2004), yine deneysel hipertiroidide hem eritrositte, hem de plazmada magnezyum düzeylerinin kontrollerinden daha düşük seviyede olduğu (Simsek ve ark 1997) rapor edilmiştir. Tiroit aktivitesindeki değişikliklerin bakır metabolizmasını da etkilediği bilinmektedir (Zhang ve ark 2004). Tiroit kanserli hastaların kandaki bakır konsantrasyonunun yüksek bulunduğu ileri sürülürken (Kucharzewski ve ark 2003), tam tersi bir başka çalışmada tiroit kanserli hastaların operasyon öncesi kontrollerinden farklı olmayan serumdaki bakır seviyelerinin operasyon sonrası önemli ölçüde baskılandığı gösterilmiĢtir (Al-Sayer ve ark 2004). Tiroit fonksiyonları ve eser elementler arasındaki ilişkiyi araştıran çok sayıda yayın olmasına rağmen, yine de sonuçlar arasında tam bir uyum yoktur (Kralik ve ark 1996, Morley ve ark 1991). Buna karşın, tiroit kanserli hastalarda eser element metabolizmasının nasıl etkilendiğiyle ilgili sınırlı sayıda rapor vardır (Al-Sayer ve ark 2004). Tiroit kanserli hastalarda serumdaki eser element düzeylerindeki değişikliklerin ortaya konulması ve bu değişikliklerin takibinin hastalığın seyri açısından önemli olabileceğine dikkat çekilmektedir (Al-Sayer ve ark 2004). Bu çalışmanın amacı da tiroit kanserli hastalarda eser element düzeyindeki değişikliklerin araştırılmasıdır. Tiroit Bezi Tiroit bezi tanımlanan ilk endokrin bezdir (Ata 1999). Tiroit bezini ilk tanımlayan M.S. ikinci yüzyılda Galen olmuştur. Beze tiroit ismini veren ise 1656 yılında bez üzerine ilk monografı yazan Thomas Wharton„dur. Organın fonksiyonu, kretinizim ve miksödem oluşumunun aydınlatılması için klinik gözlemlerin ve deneysel tiroidektominin birleştirildiği on dokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar bilinememiştir (Ata 1999). Tiroit hormonunun modern bilgisinin temelini oluşturan ise, tiroidin gliserin ekstremlerinin ve nihayet hafif pişirilmiş koyun tiroidinin yenmesinin miksödeme iyi geldiğinin 1893‟de anlaşılması olmuştur (Ata 1999). Tiroit bezi temelde iki hormon üretir, bunlar tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) dir. Bu hormonlar bazal oksijen kullanımını ve metabolizmasını ve buna bağlı olarak ısı üretim hızını artırırlar. Böylece enerji ihtiyacı, kalorik destek ve termal ortamlardaki değişikliklere karşı vücudu ayarlarlar. Tiroit hormonları aynı zamanda uygun metabolik hızın devam etmesi için gerekli olan oksijen ihtiyacı artırırlar. Son olarak, tiroit hormonları fetus ve çocuğun normal büyüme ve olgunlaşmasında kritik öneme sahiptir (Yanıçoğlu 2002; Yörükan ve ark 2001). Tiroit Hormonları Tiroit bezi, iki molekül tirozin aminoasidini organik bir yapı oluşturmak için inorganik bir element olan iyotla birleştirmesi özelliği ile diğer bezlerden farklılık gösterir. Tiroit bezinin sekresyon ürünleri iyodotirozinler olarak adlandırılırlar. Tiroit bezinin temel ürünü T4 olarak ifade edilen ve tiroksin olarak bilinen 3,5,3‟,5‟tetraiyodotironindir. Bu molekül fonksiyonlarını büyük oranda dolaşımda prohormon olarak gerçekleştirir. Daha az miktarda ise T3 olarak ifade edilen ve basitçe triiyodotironin olarak bilinen 3,5,3‟-triiyodotironin salgılanır. Hedef dokudaki hemen hemen bütün tiroit aktivitesinden sorumlu olan bu hormon aslında çoğunlukla periferal dokularda prohormon T4‟den üretilir. Tanımlanmış bir hormonal etkisi olmayan ve önemsiz miktarlarda salgılanan diğer bir sekresyon ürünü ise 3,3‟,5‟triiyodotironindir. Bu aynı zamanda rT3 veya reverse T3 olarak ifade edilir, çünkü bu T3‟den sadece üç iyot atomundan birinin yerleşiminin farklı olması ile ayrılır. Bu inaktif molekül daha az tiroit hormon etkisine ihtiyaç olduğu zaman üretilen prohormon T4‟ün değişken bir ürünüdür (Berne ve ark 1990). Tiroit Hormonlarının Metabolizması T4 ve T3 suda çözünmezdir. Tiroit hormonlarının taşınması için kan içinde çözünürlük kazanarak plazma proteinlerine tutunmaları gereklidir. Tiroidin temel sekresyon ürünü olan T4 serum proteinlerine bağlı olarak dolaşımda bulunur. g (100-130 nm)‟ dur. Her gün salgılanan T4‟ün yaklaşık %80‟i deiyodinasyonla metabolize edilir, bunun yaklaşık %40‟ı T3‟e ve %40‟ı da rT3‟e dönüştürülür. Kalan %20 ise tetraiodotyroasetik asit oluşturmak için sülfat ve glucuronide ile konjugasyon, oksidatif deaminasyon ve dekarboksilasyon yolu ile metabolize edilir. T3 öncelikli olarak (%80) T4‟ün ekstratiroidal deiyodinasyonu ile üretilir, kalanı ise tiroitden gelir (Felig ve ark 2001). Tiroksin bir prohormondur ve hedef dokuda 5‟-deiyodinasyon yoluyla metabolik açıdan aktif olan T3‟e dönüşür. 5‟-deiyodinasyon, mikrozomal enzimler tarafından katalizlenir ki bunların aktivitesi için redüklenmiş thiollere ihtiyaç vaBağlayıcı proteinler, steroit hormon taşıyıcıları gibi karaciğerde yapılır ve sentezleri östrojenler tarafından artırılır, androjenler tarafından azaltılır. T4‟ün %99‟undan fazlası üç proteine bağlanır: Bunlar tiroit bağlayıcı globulin (TBG), tiroit bağlayıcı prealbumin (TBPA) ve serum albumindir. Dolaşımdaki T4‟ün %75‟inin bağlandığı glikoprotein olan TBG en yüksek affiniteye sahiptir, TBPA‟nın affinitesi daha azdır. Serum albümin ise en düşük affiniteye sahiptir ama en yüksek kapasiteye sahiptir. Yaygın şekilde protein bağlanmasından dolayı, T4‟ün dolaşımdaki yarı ömrü yaklaşık bir hafta iken proteine daha gevşek bağlanan T3‟ün yarı ömrü 1,3 gündür (Felig ve ark 2001). Dolaşımdaki T4‟ün %0,05‟den azı serbest olarak bulunurken, T3‟ün yaklaşık %0,5‟i serbest formdadır (Pocock ve ark 1999). T4‟ün tiroidal sekresyondan türemiĢ bütün toplam günlük üretim hızı 80-100 rdır. Tip I 5‟-deiodinaz aktif bölgesinde selenocyteine içerir (Berry ve ark 1991a). Çoğunlukla, karaciğer ve böbrekte bulunan bu enzim normal şartlar altında T3 üretiminin %80‟ine katılır. Sonuç olarak, T3 üretimi birçok faktörden etkilenir. Bunlardan birincisi, TSH‟ın T4 üretimini düzenlediği yer olan tiroit bezinde tiroit hormon sentezini kontrolüdür. Pek çok koşul altında, periferde T4‟ün T3‟e dönüşümü substrat T4 konsantrasyonu ile orantılıdır ama kontroldeki ikinci nokta karaciğer, böbrek gibi hedef organlarda bir çok anormal koşul sonucunda T4‟ün T3‟e dönüşümünün azalmasıdır. Açlık, hastalık, kortizol, propylthiouracil ve diğer birçok ilaçlar 5‟-deiodinaz aktivitesini azaltır. Açlık esnasında, ilk günün sonunda plazma T3 %20 oranında azalırken, üçüncü günün sonunda bu miktar %50‟ ye çıkar (Pocock